Tüm dünyada toplam 7 kıta var, 2’sinin tam ortasındayız çok şükür.
İlkokulda anlatılan ve asla dilimizin dönmediği jeopolitik konum dedikleri şey, çoğumuz için sadece “karşı” taraf. Kim kimin karşısı henüz karar veremedik ama herkesin kıtası kendine güzel İstanbul’da.
Ben Anadolu çocuğuyum, yanlış anlaşılmasın demogoji yapmıyorum, İstanbul’un Anadolu yakasında ikamet ediyorum. Karşının taksisiyim ben, Pendik’ten Kadıköy’e, Bağdat Caddesi’nden Anadolu Hisarı'na kadar her yere hakimim. Kişisel zevkim gereği geçtiğim her yolu takip ederim, hafızama kazırım, iş çıkışı saatlerinde “karşıya” geçecekseniz, Üsküdar üzerinden, Altunizade, oradan da Nakkaştepe sırtından köprü ayağına çıkan yolu tavsiye ederim. Moda’ya indiğimde kendimi tatil yöresinde yaşıyormuş gibi hissederim, Şaşkınbakkal’da zaten bizim mahallenin afacan çocuğuyum, bedava dondurma alabiliyorum. Avrupa yakasından dönerken, köprünün son sallantısını da atlattıktan sonra istisnasız her seferinde güven duygusu kaplar içimi. Eve geldim huzuru, buradan itibaren artık başıma hiçbir şey gelmez güveni. Her sokağını, kedisini köpeğini biliyorum, olmadı onlar yardımcı olur bana başım sıkışırsa. Sanmayın ki Avrupa yakasına tepkiliyim, sadece çok tutkulu yaşanan aşkların bir süre sonra vücutta bıraktığı metal yorgunluğu gibi. Çok mu hoyrat davrandı bana? Yoo, herkes kadar ama ben güveni tercih ettiğimden koşuyorum Anadolu yakasına. Sevgi neydi? Sevgi emekti! Çok emeği var benim üzerimde Anadolu’nun. İzmir’den ilk geldiğimde sırf korkmayayım diye İzmir taklidi yapmışlığı var sahil şeridinin. Çok benziyorlar hala.
Avrupa yakasıyla ilişkim de oldukça geniş sınırlara sahip. Okulum kah Avcılar’da kah Beyazıt’ taydı, iş hayatı derseniz Beşiktaş’ tan çıkıp her semte en az bir kere ayak basmalı bir mücadele. Dünyanın en çok gezenleri bir kuşlar, bir pilotlar bir de televizyoncular sanırım. Turistten daha turist olduğum zamanlarda ilk öğrendiğim şey Eminönü’ne varmalısın oldu. “Eminönü’ ne git, oradan her yere ulaşırsın bir şekilde” dediler, öyle de yaptım. Etilere varmak için, Kadıköy’den Eminönü vapuruna binip, oradan İETT kovalamışlığım var! Gökdelenlerin, trafiğin ve kavimler göçü kalabalığının ardında bir yere ulaştığımda Anadolu’da hissettiğim huzuru yakaladığım bir yere götürdüler beni. İlk defa Karaköy’e geliyordum ve bingo! Aşık oldum. Bir yandan Ahmet Mekin havalı güven veren, koruyup kollayan Anadolu, bir yandan selvi boylum al yazmalım Kadir İnanır, Avrupa! İşte ben o günden beri Cemşit’ le evliyim ve sık sık İlyas’ la kaçamak yapıyorum. Hiç de pişman olmuyorum.
Yeni ürünler, yazılar ve size özel önerilerimizden haberdar olmak için e-posta listemize kayıt olmak ister misiniz?
Bu yazı hakkında toplam 3 yorum bulunmaktadır. Sizde yorum ekleyebilirsiniz >
Yorumlar