Yeni yıl yazıları hazırlarken karşıma çıkan Eski İstanbul adetleri, merasimleri ve bayramlarını da geçmek istemedim. Malum bazı bilgileri paylaşmak için bir güncelini yakalamak şarttır. Yılbaşını vesile edelim, bakalım eskiden Türkler başka hangi zamanlarda coşup eğleniyormuş.
ARNAVUTKÖY PANAYIRI
Eski İstanbul’da Çengelköy, Göksu, Kuzguncuk gibi Boğaz semtlerinde halk arasında panayır kurma adeti vardı. Eğlence amacıyla kurulan bu panayırlar, genelde temmuz ayının son Pazartesi günü başlar üç gün üç gece sürerdi.
Bu panayırların en popüleri Arnavutköy’de kurulan, “kibarene” adlı panayırdı. Ahmet Rasim’in anılarında yazdığına göre, panayır yerinde kurulan gazinolar çok pahalı olurmuş. Köy içine girdikçe davul, zurna, çığırma, klarnet, santur sesleri birbirine karışırmış. Yürümek bile zorlaşırmış.
NİSAN TASI
Nisan ayında yağan ilk yağmurla insanlar bunu bir festival gibi kutlar, evdeki kap kacaklarıyla dışarıya çıkar hem onları doldurur hem de dans ederlermiş. Sonra o doldurdukları nisan yağmurlarını hastalarına içirerek şifa geleceğine inanırlarmış.
ATLARIN ÇAYIRA ÇIKARILMASI
Her yıl ilkbaharda Hasahır’daki atların Kâğıthane Çayırı’na çıkarılması festivalle yapılırmış. Kırk gün süren bu çayır töreni seyisler, görevlilerce kutlanır, halk da bu eğlenceden sebeplenirmiş. Bulgarlar da gayda eşliğinde horon teperlermiş.
ÇİLEHANE BAYRAMI
Sayıları bir hayli fazla olan saray ve konaklarda çalışanların bayramıymış Çilehane. İstanbul halkının “siyah tenli Araplar” dediği zenci haremağaları ve bacılarının kutladığı bu bayram Çamlıca’daki Çilehane’de olurmuş. Habeş türküleri söylenir, saçlarına çiçeklerden taçlar yapar, bellerine kemerler örerlermiş.
LEYLEKLERİN GELİŞİ
Eskiden leyleklerin şehre gelmesine “amadan-ı laklakan” denirmiş. İstanbullular kutsal topraklardan geldiği için leylekleri mübarek sayar ve onlara “hacı baba” derlermiş. Leyleklerin geldiği haberi şehirde yayınlınca herkes çocuk çocuk sokaklara dökülür eğlenceyi de başlatırlarmış. Halkın büyük bir kısmı yılın bu zamanında baca ve çatılardaki yuvaları onarmasıymış.
ESNAF BAYRAMLARI
İstanbul esnafı aşağı yukarı her yıl ve belli günlerde Haydarpaşa, Küçüksu, Beykoz, Büyükdere, çayırları ile Florya ve Kâğıthane mesirelerinde büyük eğlenceler ve ziyafetler düzenlerlermiş. Esnaf bayramı için usta ve kalfalar belli miktar para toplar, bayrama gidecek esnafın kalacağı çadırları çadırcı esnafı bedelsiz verirmiş.
Bir de esnaflar arasında Peştamal kuşanması adında bir adet varmış, bugünlere gelemeyen. Çırak, ustasından mesleğin inceliklerini öğrendikten sonra lonca ileri gelenleri tarafından sınava tabi tutulur, başarılı olması halinde beline bir peştamal bağlanırmış. Çıraklık diploması yerine geçen ve ‘şed’ adı verilen bu peştamalı alan çırak o gece arkadaşlarıyla eğlenmeye gidermiş. Aynı şey Kalfa için de geçerliymiş. Kalfanın tabi olduğu sınav başarıyla biterse artık kendi dükkanını açmaya haiz olabilirmiş...
Yeni ürünler, yazılar ve size özel önerilerimizden haberdar olmak için e-posta listemize kayıt olmak ister misiniz?
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >