“Bir ülke kuracaksan, burası körler ülkesinin karşısı olsun!”
İstanbul; binlerce yıllık bir rüya, gizemli bir öykü, bakanı, kendisine hayran bırakan renkli bir tablo…
Asırlara hükmeden efsane…
Bu efsane nerede, başlar, şehir ne zaman kurulur… İstanbul, günümüzde doğusundan göç alan bir şehir olarak bilinir. Oysa kuruluşu batıdan gelen bir göçle olmuştur.
Mageralılar, “Tebdili mekânda ferahlık vardır” diyerek kâhinlerine başvurur. Reisleri Byzas elçi olup halkı adına sorar:
“Artık buralarda yaşayamıyoruz. Buradan daha güzel ve huzurlu bir yer var mı?”
Kâhin, bir şahin olup bedeninden ayrılır. Ruhu yedi düveli gezip geri döner. Byzas’a cevap verir:
“Bir ülke kuracaksan, burası körler ülkesinin karşısı olsun!”
Körler ülkesinin karşısı…
Mageralılar, böylece Atina’dan ayrılıp körler ülkesinin karşısını bulmak amacıyla uzun bir yolculuğa çıkarlar. Aylar sonra, bir tepeye ulaşırlar. O tepede uyuyup o tepede sabaha kavuşurlar.
Mageralıların bulundukları yerin güzelliği büyüleyicidir. Yemyeşil bir tepe, çağlayan ırmaklar, şakıyan kuşlar ve mutlu ceylanlar…
Reis Byzas haykırır. Herkes onun yanına toplanmıştır. “İşte” der karşı kıyıyı göstererek, “Orası körler ülkesi olmalı. Ayak bastığımız yere bir baksanıza! Burayı görmeyip karşı kıyıya yerleşenler kör olmalı. Kâhin, bize en güzel yeri göstermiş; tam buraya yani körler ülkesinin karşısına kuracağız…”
Ve kadınlar
Ve çocuklar
Ve yaşlılar, elleriyle, kürekleriyle, yürekleriyle şehri kurarlar…
Burası İstanbul’un ilk tepesi Sarayburnu’dur. Artık şehrin bir sahibi vardır.
Yeni ürünler, yazılar ve size özel önerilerimizden haberdar olmak için e-posta listemize kayıt olmak ister misiniz?
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >